İstanbul’un keşmekeşinden kaçarak biraz kafa dinlemek ve doğanın kucağında bir gün geçirmek istemez misiniz? Eğer cevabınız “Evet” ise size İstanbul’un en güzel yeri diyebileceğimiz, mavi ve yeşilin birleştiği Adalar’ı öneriyoruz. Kısa bir vapur yolculuğuyla gidebileceğiniz; yeşillikler içinde muazzam tarihi köşkler, kiliseler, nefes alan sokaklar, yürüyerek veya bisikletle ulaşabileceğiniz plajlar, manzaralı tepeleri ile size harika bir gün geçirmeyi vaat eden adalarda gezebileceğiniz tarihi yerleri sizler için derledik.
İstanbul’un Adalarını Tanıyalım!
Prens Adaları ya da Kızıl Adalar diye de adlandırılan İstanbul Adaları, Marmara Denizi’nin kuzeydoğu kesiminde, Anadolu Yakası’nın güney kıyılarının açıklarında yer alan ilçe ve takımadadır. Büyüklü küçüklü 9 adadan oluşan adalarda, iki kayalıkta bulunmaktadır. Büyükada, Heybeliada, Burgazada, Kınalıada ve Sedef Adası’nda yerleşim varken, Sivriada, Yassıada, Kaşık Adası ve Tavşan Adası’nda ise düzenli yerleşim bulunmamaktadır.
Büyükada’da Gezilecek Yerler
Aya Yorgi Kilisesi
Aya Yorgi Kilisesi, Büyükada’nın en yüksek tepesinde bulunmaktadır. 1751’de Aziz George adına inşa edilen kilise, 23 Nisan ve 24 Eylül tarihlerinde hangi dinden olduğu fark etmeksizin dilek dilemeye gelenlerle dolup taşıyor. İnanışa göre kiliseye yürüyerek çıkan kişiler yarı hacı sayılıyorlar. Kilisenin en değerli hazinesi, içindeki mızrağı ile bir deniz canavarını öldüren Saint George ikonası. Aya Yorgi Kilisesi’ne gitmek için önce sahilden yaklaşık 3 km kadar bir mesafedeki Lunapark isimli alana gelip ardından dik bir yokuştan yaya olarak Aya Yorgi’ye çıkmanız gerekiyor. Tepeye vardığınızda kiliseyi ziyaret etmek kadar, gün batımını izlemek de ayrı bir keyif olacaktır.
Prinkipo Yunan Ortodoks Yetimhanesi
Manastır (İsa) Tepesi’nde yer alan Rum Yetimhanesi 1898 yılında Fransız mimar Alexendre Vallaury tarafından inşa edilmiş. Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise en büyük ikinci ahşap binası olduğu söylenmektedir. Bina 1964 yılından beri kullanılmamaktadır. 1980’deki yangıda büyük hasar gören ve kötü hava koşulları nedeniyle de bir hayli yıpranan bina Avrupa’daki tehlike altındaki 7 kültürel miras alanından biri seçilmiştir ve yakında bir koruma çalışması da başlatılması beklenmektedir.
Hesed Le Avraam Sinagogu
Sinagog 20. yüzyılın ilk yıllarında Büyükada’ya sayfiyeye giden kalabalık bir Yahudi toplumunun ibadet gereksinimi göz önünde tutularak inşa edilmiştir. Sinagog 1921’de yıkılarak bugünkü yapıyla yenilenmiştir. Zaman zaman düğünlere sahne olan Hesed le Avraam Sinagogu yaz aylarında, Şavuot (On Emir’in verilişi) ile Sukot (çardaklar) Bayramları arası ibadete açıktır.
Heybeliada Gezilecek Yerler
Ruhban Okulu
Bizans Dönemi döneminden kalma bir yapıt olan Ruhban Okulu, Ümit Tepesi üzerindeki Değirmenburnu Tabiat Parkı’nın içerisinde yer almaktadır ve Heybeliada’da gezilecek yerlerin başında gelmektedir. Okul, geniş bahçesinden görkemiyle yükselmesiyle dikkat çeker ve tarihten izleri, terasındaki muhteşem manzarası, cenneti andıran tematik bahçeleri ve mimari detayları gerçekten muazzam güzelliktedir. Ortodokslar için akademi düzeyindeki ilk okul olma özelliğini taşıyan Heybeli Ruhban Okulu 1971 yılından bu yana eğitime kapalı. Sadece pazar günleri ve dini bayramlarda ayinler yapılmaya devam ediliyor ve belirli saat aralığında ziyaret edilebiliyor.
Heybeliada Sanatoryumu
Çam Limanı Koyu’nda yer alan, 1924 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün isteği ile hayata geçirilen Heybeliada Sanatoryumu ülkemizdeki ilk sanatoryum olma özelliğine sahiptir. Zamanında İsmet İnönü, Rıfat Ilgaz, Ece Ayhan gibi isimler burada şifa bulmuştur. 2005 yılından beri kapalı olan sanatoryum, son olarak “Kelebeğin Rüyası” adlı sinema filminin çekilmesi için bir kısmının restore edilmiştir. Sanatoryumu yürüyüş yaparken uzaktan da olsa görebilirsiniz.
İnönü Müzesi
Bir dönem Atatürk’ün de konakladığı, Heybeliada’da uzun yıllar yaşamış olan İsmet İnönü ve ailesine ait olan köşk günümüzde müze olarak ziyaretçilerini ağırlıyor. İsmet İnönü’ye geçirdiği bir rahatsızlık nedeniyle istirahat önerildiği için Heybeliada’daki Mavromatakis Köşkü kiralanmış, sonrasında satın alınmış. Evin eşyaları ise Atatürk tarafından İnönü ailesine hediye edilmiş. Konağı gezerken görebileceğiniz eşyaların hepsi 1930’lu yıllardan kalma ve yüzleri yenilenmiş. Müze pazartesi hariç diğer günler ziyarete açık.
Değirmenburnu Tabiat Parkı
Bir yanda yemyeşil ağaçlar, bir yanda alabildiğine Adalar ve deniz manzarası eşliğinde keyifle vakit geçirebileceğiniz Değirmenburnu Tabiat Parkı ismini içerisinde bulunan tarihi bir değirmenden alıyor. Burada ister piknik yapabilir, isterseniz mangal kiralayabilirsiniz. Çocuklar için oyun alanları da bulunuyor. Hemen yan tarafta bir de kır lokantası var.
Hüseyin Rahmi Gürpınar Müzesi
Değerli edebiyatçımız Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın 32 yıllık hayatına ev sahipliği yapan bu yapı, şu anda müze olarak hizmet veriyor. Müzede kitaplık ve kitaplar dışında yazarın özel eşyaları, kendi eliyle yaptığı resimleri ve el işi çalışmaları da bulunuyor. Müze bir tepe üzerinde bulunduğu için güzel bir manzaraya hakim. Pazartesi hariç ziyaret edebilirsiniz.
Rum Kilisesi
Aziz Nikola Rum Ortodoks Kilisesi, Aziz Nikola’ya adanmış bir Bizans kilisesinin yıkıntıları üzerine 1857 yılında kurulmuş. İç mimarisinde barok tarzın kullanıldığı yapıda, liturjik öğelere, altın yaldızlı kabartmalara kadar pek çok görkemli ayrıntıya rastlanır. Rum mimarisinin güzel bir örneği olan bu yapı, aynı zamanda İsa’nın 12 havarisinin tasvir edildiği mekandır. Kilise ayin sebebiyle pazar günleri ziyarete açık.
Burgazada Gezilecek Yerler
Madam Martha Koyu
Madam Martha Koyu, Burgazada’da denize girilecek en güzel yerlerden biri. Bir dönem İstanbul’un en güzel kamp alanlarından biri olan bu koyda, daha sonraları kamp yapmak yasaklanmış. Geniş bir plaj alanına sahip olan koy, sahili taşlık olsa da Marmara Denizi’ne göre oldukça temizdir. Sahilde şezlong ve şemsiye hizmeti bulunmaktadır.
Sait Faik Abasıyanık Müzesi
Ömrünün bir bölümünü Burgazada’da geçiren, öykülerinde İstanbul adalarından sıklıkla bahseden Sait Faik Abasıyanık’ın adadaki evi, bugün müze olarak ziyaretçilerini ağırlıyor. 1959’da açılan ve Sait Faik Abasıyanık’ın yaşamına tanıklık etmiş fotoğrafları, mektupları, kartpostalları, eserlerine konu olan sayısız hatırasının izlerini taşıyan eşyaları ziyaretçileriyle buluşturan müze, Türkiye’nin en fazla ziyaret edilen müze evlerinden biri. Müze ev, yazarın vasiyeti doğrultusunda ücretsiz olarak hizmet veriyor. Burayı pazartesi ve salı haricindeki günlerde ziyaret edebilirsiniz.
Kalpazankaya Sahili
İskelede yürüyerek yarım saate ulaşım sağlayacağınız Kalpazankaya’nın nefes kesen bir manzarası, bir o kadar hoş bir plajı var. Taşlık olan sahilde, şezlong ve şemsiye hizmeti bulunuyor. Ayrıca sahilin hemen üstünde yer alan Kalpazankaya Restoranı’na giderek yeme-içme ihtiyacınızı da karşılayabilirsiniz. Sahilde koya yanaşan tekneler için tonozlar da bulunuyor. Burgazada’da gezilecek yerler listesine Kalpazankaya Koyu mutlaka eklemeli.
Aya Yani Kilisesi
İmparatoriçe Theodora tarafından 867’de yaptırıldığı tahmin edilen kilisenin 1896’da restore edilerek son halini aldığı biliniyor. Sait Faik Abasıyanık Müzesi’nin hemen karşısında yer alan kilise, incelikli mimarisiyle göz dolduruyor. Rumların kullandığı bu kilise sadece pazar günleri yapılan ayin günlerinde ziyarete açılıyor.
Kınalıada Gezilecek Yerler
Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi
Bu kilise, İstanbul Ermeni Patriği III. Hagopos Seropyan tarafından 1857 yılında ibadet amacıyla kullanılmaya başlanmıştır. Zamanla yıpranan kilisenin bulunduğu noktaya 1988 yılında yenisi inşa edilmiştir. Burası Prens Adaları üzerinde bulunan ilk ve tek Ermeni kilisesidir Kilisede Ermeni taş oymacılığının en incelikli örneklerini görmek mümkün. Ayrıca Trabzon ilinde bulunan Aziz Auxent Kilisesi’nden getirilen Mihrap perdesi de oldukça dikkat çekicidir. Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi’ni Kınalıada’da gezilecek yerler listenize mutlaka ekleyin.
Panayia Kilisesi
Kınalıada Kilisesi olarak da bilinen kilise denize oldukça yakın bir konumda yer almaktadır. Kilisenin geçmişi 1886 yılına kadar dayanmaktadır. Kilisenin narteksi, Meryem Ana’nın doğumunu sembolize ediyor. Narteks bölümüne avlu kısmından geçiyorsunuz. Bazilika şeklindeki bu kilise üç geçitli ve pek çok ikona barındırıyor. Kilisede belirli aralıklarla dini kutlamalar gerçekleştirilmekte.
Dönüşüm Manastırı
Manastır Tepesi üzerinde yer alan Dönüşüm Manastırı’nın Bizans döneminde yapıldığı tahmin edilmektedir. Rus yapımı ikonlarıyla dikkat çeken kilisenin yanında yer alan şapel, Aziz Paraskevi’ye adanmış. Oymacılığın en güzel örnekleri arasında gösterilen İconostasis ve piskoposluk tahtı, manastır içerisinde görülmeye değer eserlerdir. Manastır günümüzde Rum çocuklarının yazlık yerleşkesi olarak kullanılmaktadır.
Bu yazımızda ilginizi çekebilir: Sonbaharda Gezebileceğiniz Beş Avrupa Ülkesi