Çok sayıda büyük sanatçı birbirinden güzel tablolarıyla yüzyıllardır dünyayı süsledi ve süslemeye devam ediyor. Tarihten kalan tabloların bazıları çeşitli sanatsal akımlar nedeniyle çok önemli hale geldi. Milyon dolarlara ulaşan değerlerle müzayedelerde satılan eserler her geçen yıl şöhret kazanmayı sürdürüyor. Bunlar arasında günümüze ulaşan ve halen fazlaca konuşulan çok ünlü eserler ve ressamlar var.
Tablolar ilk bakışta göründüklerinden çok daha karmaşık olabilir ve her fırça darbesinin ardında bir hikâye saklı olabilir. Sanat eserlerinin anlattıkları hikayeler romanlara malzeme olmuş, günümüze taşınmıştır. Ünlü tabloların hikayelerine bakalım:
Jan Vermeer – İnci Küpeli Kız (The Girl With The Pearl)
İnci Küpeli Kız tablosunu ressam Vermeer’in tüccar patronu Pieter van Ruijven’in ısmarladığı ya da tamamladığında satın aldığı tahmin ediliyor. İlk sahibi az çok tahmin edilse de sonrasında tablonun başına neler geldiği bilinmiyor. 1881 yılında düzenlenen bir açık arttırmada Arnoldus des Tombe isimli bir sanat koleksiyoneri bugünkü parayla yaklaşık bin TL’ye tabloyu satın alıyor ve elindeki tüm tabloları ve İnci Küpeli Kız’ı 1903 yılında Muritshuis Kraliyet Resim Galerisi’ne bağışlıyor. Tablo halen galerinin koleksiyonunda görülebilir.
Gustav Klimt – Öpücük (The Kiss)
Avusturyalı sembolist ressam Gustav Klimt’in ‘Öpücük’ adlı eserini 1907-1908 yıllarında yaptı. Birbirini kucaklayan bir çifti tasvir ettiği tablo şu anda Viyana Belvedere’deki Avusturya Belvedere Galerisi Müzesi’nde sergileniyor. Klimt’in ‘The Kiss’ tablosunu bir deha olarak yorumlayan sanat tarihçileri, resimdeki çiftin arkadaşları olduğunu düşünüyor fakat bunu kanıtlayacak bir kanıt olmadığı söyleniyor. Ayrıca Öpücük, halka açık sergiye konulduğunda Avusturya hükümeti tarafından da coşkuyla karşılanıyor. Ressam Gustav Klimt, ‘Öpücük’ tablosunun yaptığı dönem gelen yorumlara karşılık ise “Eğer herkesi yaptıklarınızla ve sanatınızla memnun edemezseniz, birkaç tanesini memnun edin” şeklinde cevap veriyor.
Leonardo Da Vinci – The Last Supper (Son Akşam Yemeği)
1495 yılında Leonardo da Vinci, tarihin en etkili sanat eserlerinden biri haline gelecek olan ‘Son Akşam Yemeği’ne başladı. Son Akşam Yemeği’nde İsa’nın havarilerinden biri tarafından ihanete uğramadan önceki akşam yemeği tasvir ediliyor. İsa’nın gün doğmadan önce bir öğrencinin ona ihanet edeceği haberini aldıktan sonraki birkaç saniyeyi tasvir eder ve 12 kişi de habere farklı derecelerde korku, öfke ve şokla tepki verir. Esasen Da Vinci, bu denli büyük bir resim üzerinde çalışmamıştı ve standart duvar fresk ortamında pek deneyimi yoktu. Tablo daha bitmeden duvardaki boyanın dökülmesiyle ilgili sorunlar yaşadı. Resmi tekrar tamir etmek zorunda kaldı. Yıllar geçtikçe tahrip edilmiş ve restore edilmiştir. Bugün muhtemelen orijinalin çok azına bakabiliyoruz. Bugün 700 milyon sterlin değerinde olduğu belirtilen eser bugün Paris’teki Louvre Müzesi’nde görülebilir.
Michelangelo Buonarroti – The Creation of Adam (Adem’in Yaratılışı)
Adem’in Yaratılışı, tanrının ilk insan olan Adem’e hayat üflediğini betimleyen İncil’deki yaratılış hikayesine dayanmaktadır. Tanrı sadece kollarını uzatarak Adem’i yaratır ve Mesih çocuğunu Adem’in kurtarıcısı olarak gösterir. Ancak bu resimde hala bilinmezler var. Tanrı ve Adem’in birbirlerine uzanıyor mu yoksa, ayrılıyorlar ve insan bağımsız bir yaşam sürmeye mi gidiyor? Bütün bu yorumları cevaplamak zor. Bu resmin ünlü olmasının tüm nedeni de zaten bu ayrıntıda gizli…
Salvador Dali – The Persistence of Memory (Belleğin Azmi)
Salvador Dali, her dönem tartışılan, yeniden yorumlanan dünyanın en önemli ressamlarından biri. ‘The Persistence of Memory’ ise Dali’nin en sık incelenen eserleri arasındadır. Sürrealizm örneklerinden biri olan tablo zamanın dirençsizliğini anlatıyor. ‘Belleğin Azmi’ eriyen saatler eserinde anlatılmak istenen özetle, insanın zaman karşısında belleğinin ve kendi bildiği gerçekliğinin gün geçtikçe kaybolmasıdır. Tablo 1934 yılından bu yana New York’taki National Museum of Art’ta sergilenmektedir.