Dünyayı kendi boya paletlerinden çıkan ilhamla resmeden sanatçıların resimleri kadar söylemleri de geri de oldukça iz bırakıyor. Yaptıkları resimler, üzerlerinden yıllar geçmesine rağmen halen güncel halen oldukça etkileyici. Cumhuriyet döneminin önemli sanatçılarından Burhan Doğançay’ın dünyanın birçok ülkesini gezdiği ve gittiği bu ülkelerin duvarlarını fotoğrafladığı ve resimlerinde ilham aldığı bilinir. Doğançay geride yüzlerce etkileyici eser bırakmasının yanı sıra geriye belirli bir zihniyet, anlayış ve bakış açısı bıraktı. “Bir ülkeyi duvarlarından tanırsınız” derdi Doğançay. Dünyadaki ülkeleri gezerek duvarlarında gözlemlediği izlerden insan ve toplum hikayelerine varıyordu. Burhan Doğançay, hiçbir şeye yüzeysel bakmamayı anlatıyordu bu sözlerle. Geride sadece Türkiye’yi değil, dünyayı da kapsayan sayısız eser bıraktı. Aralarında Burhan Doğançay’ın da olduğu önemli Cumhuriyet dönemi ressamlarını tanıyalım…
Burhan Doğançay
Türkiye’nin değerli sanatçılarından Burhan Doğançay, 11 Eylül 1929 İstanbul doğumlu. Doğançay, sanat eğitimini ilk olarak babasından ve tanınmış ressam Arif Kaptan’dan aldı. Babasının teşvikiyle başlayan resim çalışmaları, Ankara Üniversitesi’nde aldığı hukuk eğitiminin ve 1955’te Paris’te bitirdiği ekonomi doktorasının önüne geçti ve sanat serüveninin başlangıcı oldu.
Paris’teki öğrencilik yıllarında La Grande Chaumiere’de resim çalışmalarına katıldı. Doktorasını bitirip Ankara’ya döndüğünde Sanat Sevenler Kulübü’nde babasıyla ortak sergiler açtı. 1962 yılımda New York’a gitti. 1964 yılında Guggenheim müzesi müdürü Thomas Messer’in sanatçının yapıtlarından birini müze koleksiyonuna alması, sanatçının en önemli motivasyonlarından biri oldu. New York duvarlarıyla başlayacak önemli esin kaynağı olan ‘’Duvarlar’’ serisine de yine aynı yıllarda başladı. 1975 yılında yola çıkan sanatçı, 114 ülkeyi kapsayacak olan “Dünya Duvarları’” fotoğraf projesine başladı.1986’da büyük bir onarım geçiren Brooklyn Köprüsü’nün 19 adet büyük boy fotoğrafı New York kentinin 100.yıl kutlamalarında (1998) JFK Uluslararası Havaalanı’nda iki yıla yakın bir süre sergilendi. Burhan Doğançay 2013 yılında İstanbul’da tedavi gördüğü Amerikan Hastanesi’nde 84 yaşında hayatını kaybetti.
Aliye Berger
Türk gravür ve grafik sanatçısı Aliye Berger 1903’te İstanbul’da doğdu. Cevat Şakir (Halikarnas Balıkçısı), Fahrünnisa Zeid, Füreya Koral, Nejat Melih Devrim, Şirin Devrim gibi yazar ve sanatçıların yetiştiği bir ailenin üyesi olan Aliye Berger, okuma yazmaya çok küçük yaşlarda özel bir eğitimle başladı. İlk öğrenimini tamamladıktan sonra. Notre-Dame de Sion’a girdi. Okulu I. Dünya savaşında kapanınca, öğrenimini bir başka özel Fransız okulunda tamamladı.
Berger’in gravürleri; kendi deyimiyle yaşamda her şeyi renkli gören, yaşamayı en büyük coşku ve aşk olarak kabul eden bir anlayışın ürünleri…
Gravürün 1960 yıllarında sevilip yayılmasında etkili olan yapıtlarında Aliye Berger, kasap kağıdı, zımpara kağıdı gibi alışılmamış gereçler kullandı. Berger sanat hayatı boyunca üretimleriyle Türkiye’de gravür sanatının zenginleşmesine büyük ölçüde katkıda bulundu.
Bedri Rahmi Eyüboğlu
Türk ressam ve şair Bedri Rahmi Eyüboğlu 1911 yılında Trabzon’da doğdu. Orta öğrenimi sırasında Trabzon’da bulunan Zeki Kocamemi’nin öğrencisi olarak resme ilgi duymaya başladı. 1927’de İstanbul’a gelerek Güzel Sanatlar Akademisi’nde Nazmi Ziya’nın öğrencisi oldu. Buradaki iki yıllık eğitimden sonra Paris’e gitti. Az malzemeyle çok şey anlatma sanatı olarak tanımladığı halk sanatı, sanatçının yapıtlarına kaynak oluşturdu.
Bedri Rahmi’nin ressamlığı ve hocalığı yanında şairliği ve yazarlığı da önemli.
Yabancı sanat çevrelerinde her fırsatta incelemeler yaptı ve kalemiyle bütün sanat çevrelerine hizmette bulundu. Halkevleri çalışmalarına katılarak 1938 yılında Edirne’den güzel peyzajlar verdi. Yayımladığı kitaplar arasında “Yaradana Mektuplar”, “Karadut”, ‘Tuz”, 1953 tarihli “Üçü Birden”, “Dördü Birden” gibi eserler sayılabilir.
Abidin Dino
Türk ressam Abidin Dino 1913 İstanbul doğumlu… Ailesi, çok küçük yaştayken İsviçre’nin Cenevre kentine yerleşen, I. Dünya savaşı yıllarından sonra Paris’e geçen, ardından da Korfu adası yoluyla İstanbul’a dönen (1925) Abidin Dino, önce babası, sonra da annesi ölünce, küçük yaşta beliren resim sevgisinin ve yeteneğinin de ağır basmasıyla Robert Koleji’ndeki öğrenimini yarıda bırakarak karikatür ve resimle uğraşmaya başladı. Babıali çevresinde tanıdığı yazar ve çizerler arasında, kendi kendini yetiştirdi. Dino, 1934-1937 yılları arasında SSCB’nde belgesel film yönetmenliği konusunda araştırmalar yaptı. Öteden beri ilgi duyduğu sinemacılıkla ilgili bilgilerini geliştirdi. 1937’de Paris’e giderek Tristan Tzara, Jean Cocteau, Gertrude Stein, Picasso gibi, dönemin ünlüleriyle ilişki kurdu. Abidin Dino’nun resmi, Türk kültürünün tarihsel kökenleriyle bağlantısını her zaman korudu. Sanatçı Türkiye’den uzakta yaşamasına karşın, bu kökenlerle ilgisini her zaman canlı tuttu.
Fotoğraf kaynak: https://www.istanbulsanatevi.com/unlu-sanatcilarin-hayati/soyadi-b-unlu-sanatcilarin-hayati/aliye-berger-hayati-ve-eserleri