Hollanda’nın dünya sanat tarihine en büyük katkılarından biri kuşkusuz Rembrandt.
1605–1669 arasında yaşayan efsanevi ressam ve baskı ustası, 350. ölüm yıldönümünde, tüm yıla ve ülkenin farklı şehirlerine yayılan müthiş bir sergi dizisiyle anılıyor.
Dönemin standartlarına karşı savaştı
Büyük ustanın yaşadığı 17. yüzyıl, ekonomik ve kütürel anlamda ülkenin ‘Altın Çağ’ı sayılıyor. Dönemin Hollanda’sını sanat açısından belirgin kılan, diğer Avrupa ülkelerini domine eden Barok tarzdan farklı, son derece yenilikçi sanatçılar ile akımları ortaya çıkarmış olması. Bu sanatçıların başında gelen Rembrandt van Rijn’i diğer Hollandalı çağdaşlarından ayıran en önemli özelliklerden biri ise, eserlerinin stil ve konu açısından çok büyük bir çeşitlilik göstermesi: portreler, otoportreler, doğa ve hayvan tasvirleri, allegorik ve tarihi sahneler, İncil’e ve mitolojiye ait temalar… Yüzyıllar sonrasından bakınca eserlerini birer ‘klasik’ olarak anıyor olsak bile, Rembrandt bir bakıma bir ‘asi’ydi; hem kendini hem de sanatını icra etme biçimini daima yeniden keşfetti; döneminin standartlarına karşı savaştı.
Amsterdam’da sergide
2019 yılı boyunca kâh farklı zamanlarda, kâh birbirine paralel olarak Hollanda’nın Amsterdam, Delft, Dordrecht, Haarlem, Hoorn, Enkhuizen, Leiden, Middelburg ve The Hague şehirlerinde seyirci karşısına çıkacak, ayrıca Londra’daki British Museum ve Louvre Abu Dhabi gibi başka mekanlara da taşınacak sergiler, büyük ustanın farklı dönem ve ilgi alanlarını mercek altına alıyor. Rijksmuseum’daki “All the Rembrandts”da, ulusal müzenin koleksiyonundaki tüm eserleri bir arada. “Rembrandt: Life of a Rebel” (Bir Asinin Hayatı) isimli biyografi kitabının eşlik ettiği bu ana sergi, sanatçının yıllar içindeki evrimini gözler önüne seriyor.
Hollanda turu ve sergi
Diğer sergiler ise, Rembrandt’ın kariyerinin değişik yönlerini ve dönemlerini mercek altına alıyor. “Young Rembrandt 1624–1634”te sanatçının ilk dönemine, “Leiden Circa 1630: Rembrandt Emerges” gençlik yılları başarısına, “Rembrandt’s Social Network: Family, Friends and Acquaintances”da kişisel bağlantıları ve ilişkilerine, “Rembrandt and Saskia: Love and Marriage in the Dutch Golden Age”de romantik hayatına tanık olmak mümkün. Kısacası bu efsanevi sanatçının ürettiklerini ve hayatını yakından incelemek ve Amsterdam’ın meşhur eğlence kültürünün dışında, farklı bir Hollanda’yı deneyimlemek isteyenler için, bundan daha uygun bir zaman olamaz.
Nasıl öldüğü bilinmiyor Bu muhteşem sergiler serisi Rembrandt’ın 350. ölüm yıldönümü vesilesiyle düzenleniyorsa da, sanatçının nasıl öldüğü bilinmiyor. Tarihçiler, herhangi bir hastalık belirtisine dair bir kaydın bulunmadığını belirtiyorlar. Kimileri ise, hayatta kalmış son oğlu Titus’un ölümünden bir yıl sonra, kederden öldüğünü öne sürüyor. Kesin olan, geriye muhteşem bir miras bırakmış olduğu!