[dropcap]Art[/dropcap] Nouveau deyince akla fantastik bir orman, birbirine geçmiş kıvrımlı dallar, insanı güzelliğine hayran bırakan çiçekler, yarı peri yarı insan efsunlu kadınlar, renkli kanatlı böcekler geliyor… Sanki bir rüyayı anlatıyormuş gibi duran figürleri merkezine alan bu sanat akımı 19. yüzyılın sonlarında sanayileşmeye bir tepki olarak doğmuş, 1890-1910 yılları arasında Batı Avrupa ve Amerika’ da etkili olmuş ve çoğunlukla doğadan ilham almış. Onu diğer sanat akımlarından ayıran özelliği tasarımında egzotik çiçekler, sarmaşıklar, kıvrılan dallar, böcekler, tavuskuşu gibi gösterişli hayvanlar ve her türlü natürel figürün kullanılmış olması. Akımın etkileri mimariden mobilya tasarımına, dekoratif objelerden dönemin afişlerine kadar her yerde görülmüş. Almanya’ da Jugenstil (Genç Stil), İtalya’ da Stil Floreale (Çiçek Stili), Fransa ve Belçika’ da Art Nouveau (Yeni Sanat) olarak anılmış.
Art Nouveau deyince akla mozaik, demir, renkli vitraylar, masklar, asimetrik şekiller, kıvrımlar, fantastik ve doğadan ilham alınarak yaratılmış figürler geliyor. Akımın renkleri ise çoğunlukla koyu sarı, yeşil ve turuncu etrafında toplanıyor.
Art Nouveau terimi ilk olarak 1880’lerde Belçika’ da yayınlanan bir sanat dergisinde kullanılmış ve akımın özelliklerini yansıtan ilk mimari eser ise 1893’ te Victor Horta tarafından tasarlanan Tassel Evi olmuş.
Paris’ in ünlü metro girişleri de Art Nouveau akımını yansıtacak şekilde dönemin öncü sanatçılarından Hector Guimard tarafından 1900’de tasarlanmış. Ancak bu akım ile kim bir şehri baştan sona değiştirdi diyecek olursak bu isim kesinlikle Barcelona’ yı bir rüya kent haline getiren Antonia Gaudi’ dir. ‘Bitmeyen kilise’ olarak anılan La Sagrada Familia, Park Güell, Casa Batllo, Casa Mila akımın ve Gaudi’ nin en etkileyici eserlerinden sadece birkaç tanesi.
Paris metro girişi görseli:
Casa Mila:
Sanatta art nouveau etkilerini eserlerine yansıtan sanatçıların en tanınmış olanları ise Aubrey Beardsley, Gustav Klimt ve Henri de Touluse-Lautrec olmuş. Lautrec’ in ünlü gösteri ve sergi afişleri, Breadsley’ nin incecik detaylarla süslemiş illüstrasyonları, Klimt’ in ihtişamlı tabloları Art Nouveau’ yu yakından tanımak için oldukça güzel eserler.
İstanbul’ da Art Nouveau’ nun İzini Sürmek
İstanbul pek çoğumuz farkında olmasak da gizli bir Art Nouveau cenneti. İstanbul’ da bu tarzda yapılmış mimari eserleri daha yakından tanımak isteyenler için Istanbul 1900: Art Nouveau Architecture and Interiors isimli kitap çok detaylı bir kaynak.
Art Nouveau akımını topraklarımıza getiren kişinin, 2. Abdülhamit’ in saray mimarı olarak görev yapmış olan İtalyan mimar Raimondo D’Aronco olduğu söyleniyor. Kendisine ait en güzel eserlerden biri Beyoğlu İstiklal Caddesi üzerinde yer alan, zamanın ünlü terzisi Hollandalı Jean Botter için yapılmış olan Casa Botter isimli bina. Gerek dış gerek iç süslemeleriyle şehirdeki en zevkli ve ince tasarlanmış eserlerden biri olduğu söylenebilir. Bunun yanında Beşiktaş’ taki Şeyh Zafir Türbesi, Bebek’ teki Mısır Konsolosluğu, Eski Markiz pastanesinin iç dekorasyonu, Tarabya’ daki İtalyan Yazlık Elçilik Binası ve Çubuklu’ daki Hidiv Kasrı art nouveau akımı ile Osmanlı mimarisinin füzyonunu yansıtan çok özel mimari eserler diyebiliriz. Aynı şekilde Sirkeci’ deki Vlora Han da art nouveau mimari üslubunun en önemli örneklerinden biri. Ancak bu bina ne yazık ki yıllardır restore edilmemiş ve hoyratça kullanılmış. Oysa cephesindeki gül tomurcukları ve birbirine dolanmış dallardan oluşan süslemeleri, pencerelerinin özgün biçimleri ve ferforje süslemeleriyle son derece estetik ve değerli olan bu binanın bugün çok daha iyi durumda olması gerekiyordu…
Şeyh Zafir Türbesi:
Çabuk Bitti Ama Hiçbir Zaman Yok Olmadı
Ondokuzuncu yüzyılın sonlarında sanayileşmeye ve seri üretime bir tepki olarak doğan, el sanatlarını ve zanaati ön plana çıkarmayı merkezine yerleştiren Art Nouveau, 1914’ te 1. Dünya Savaşı’ nın başlamasıyla yerini Art Deco’ ya bırakmış. 1920’ lerde Bauhaus ekolünün başlamasıyla da modası geçmiş bir akım olarak anılmaya başlanmış.
Art Nouveau’ nun rüzgarı sadece 20 yıl esmiş olsa da kimi zaman önünden geçtiğimiz bir mimari eserde, Barselona’ yı Barselona yapan yapılarda, Lautrec’ in binlerce baskısı yapılmış afişlerinde onu sık sık görmeye ve o özgün güzelliğine hayran olmaya devam ediyoruz.