Şimdi güzel ve sakin bir müzik aç, sadece kendine odaklan ve bir an durup hayal et: İçinde bir yerlerde, takriben göğüs kafesinin oralarda; hareketli, şeffaf, zaman zaman renkli, bir solup, bir ışıldayan canlı bir ‘şey’ olduğunu düşün. Bu ‘şey’ sanki bir kefir mayası ya da kombucha mantarı gibi her gün, unutmadan ve atlamadan beslenmesi, ilgi görmesi veya tazelenmesi gereken bir şey olsun. Onunla ilgilenmeyi unutursan kuruyan, bozulan, kararıp sönen, geri gelmesi çok zor olan, hatta kimi zaman asla geri gelmeyen ve yok olup giden bir ‘şey’ olsun. Ne yapardın onu canlı tutmak için? Boş verir miydin? Onunla ilgilenmeyi unutur muydun? İşlerini onun önüne koyar mıydın? Başkalarının taleplerini ondan daha değerli kılar mıydın? Maddiyata dayalı hedeflere ulaşmak ondan önce gelir miydi? Mesela ‘Şu arabayı alayım da ondan sonra ilgilenirim bu içimdeki ‘şey’le der miydin? ‘Şu terfi olmadan onunla uğraşamayacağım der miydin? Zaman içinde kuruyup gideceğini bile bile bunu yapar mıydın? Evet yapardın. Pek çoğumuz yapıyoruz. Özellikle büyük ve kalabalık şehirlerde yaşayanlarımız. Hırslarını her şeyin önüne koyanlarımız. Hedeflerinin kendisine mi ait, yoksa başkalarının dayatması mı olduğunun farkında olmayanlarımız.
Peki bu çok kıymetli, asla unutulmaması ve görmemezlikten gelinmemesi gereken ‘şey’ nedir? O, senin içindeki ve sadece sana ait olan cevherindir. Seni diğer insanlardan farklı kılan zevklerin, rutinlerin, ritüellerin, hayallerin, ilgi alanların ve başkalarının yaşamlarına yaptığın dokunuşlarındır. Onu beslemek, güçlendirip büyütmek senin elinde. Bir an durup düşündüğünde eğer hayatın çok hızlı geçtiğini ve zamanın elinden kayıp gittiğini düşünüyorsan, cevherini beslemediğinden, özel zevklerine zaman ayırmadığından ve uzun zamandır yeniliklere kapalı olduğundan emin olabilirsin. Her günün ve gecen birbirine benziyorsa, hayatın ev-iş-aynı mekanlar ve aynı insanlar arasında geçiyorsa, son birkaç yıldır hiçbir değişik lokasyona seyahat planlamadıysan, değişik bir lezzet denemediysen, işine farklı bir yoldan gitmediysen, kendine herhangi bir konuda meydan okumadıysan ya da kendinle, çevrenle ve dünyayla ilgili hiçbir keşifte bulunmadıysan, bil ki o sadece sana özgü olan parçanı beslemiyorsun. Onu beslememek demek ruhunu, bedenini ve zihnini başı ve sonu belirsiz bir boşluğa salıvermek anlamına gelir. Bu, yaşamını kontrolü hiçbir şekilde senin elinde olmayan, hiçbir aşamasına müdahale edemediğin bir akışa terk etmek demektir. Kaç yaşında olursan ol, unutma ki kendini keşfetmek, gerçek senle ve onun istekleri ile buluşmak ve bu istekleri karşılayarak elinden geldiğince bedenini, ruhunu ve zihnini beslemek sadece kendin için değil yakın çevrendekiler için de atabileceğin en faydalı adımlardan biri olacaktır.
Şimdi yazımızın başında bahsettiğimiz, sadece sana ait olan, başka kimsenin göremediği, yalnızca senin bildiği o çok değerli ışığı yakalamak ve her zaman canlı tutmak için neler yapacağını düşünmeni istiyoruz. Bu bazı insanlar için müziğe zaman ayırmaktır, bazıları için ise yeni bir enstrüman çalmayı öğrenmek. Kimi için arabaya atlayıp, hiç bilmediği yakın rotaları keşfetmek; kimi için ise kendi içinde bir keşfe çıkmak, acısıyla ve tatlısıyla kendisiyle, geçmişiyle, gerçekte kim olduğu ile yüzleşmektir ve keşfettiği yeni benliğini beslemektir. Kimi zaman konfor alanından çıkmak, kimi zaman ise farkında olmasa da kendine bir türlü hak görmediği konfor alanına girmek ve orada kalmaya izin vermektir. Burada önemli olan, kendimizi nereye gittiği belli olmayan bir akışa, ya da günlük ve alışılageldik şikayetlere bırakmamak, içimizdeki o çok değerli cevheri ve bu cevheri besleyen davranış ve ihtiyaçları keşfetmektir. Sadece bir gününü bile bu ihtiyaçları karşılama hedefinin peşinde geçirmen, hayatına çok şey katacaktır. Hiç vakit kaybetmeden plan yapmaya başlayabilirsin: uzun zamandır gitmek istediğin güzel bir müzik dinletisine bilet al, yetenekli olup olmadığını sorgulama ve sanatı hayatına kat, ister resim yapmaya başla, ister bir enstrüman çalmaya. Hafta sonu yakın rotalara seyahatlere başla, şehir içi turlara katıl, yepyeni rotalara seyahatler planla, orada gördüğün her şeyden ilham al ve hayatına yeni dokunuşlar yap. Gördüklerin ya da keşfettiklerin telefonundaki yüzlerce fotoğrafın arasında kaybolup gitmesin. Aldığın ilhamla yeni alışkanlıklar kat hayatına. Sadece düşünme, yap. Unutma insan yaparak öğrenir. Zihin de yaparak öğrenir. Eğer hayatına yeni bir şeyler katmak ve yazımızın da başında bahsettiğimiz o sadece sana ait olan özel cevheri beslemek istiyorsan, harekete geç, adım at, ışığını besle ve etrafına yay.