Bundan 10-15 yıl önce sosyal medya diye bir platform olacağı ve kullanıcı davranışlarının sosyal psikologların araştırmalarına konu olacağı söylenseydi muhtemelen hiçbirimiz böyle bir durumun gerçekleşeceğine ihtimal vermezdik. Oysa sadece birkaç yıl önce hayatımıza giren sosyal medya, yaşamlarımızın çok önemli bir parçası oldu ve hayatımızı, seçimlerimizi, hatta ruh durumumuzu bile etkilemeye başladı.
İnternet kullanıcısı yetişkinlerin yarısından fazlası iki veya daha çok sosyal medya platformu kullanıyorlar ve bu platformlarda takipçilerine her alandaki ‘ zevklerini / tercihlerini’ ve karakter özelliklerini sergilemek istiyorlar. Pensilvanya Üniversitesi tarafından yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre, internet kullanıcılarının paylaşımları ve dolayısıyla da çizdiği profil her sosyal medya platformunda farklılık gösteriyor. Kişilerin kendilerini fade etmek için kullandığı dil, profil fotoğrafı ve paylaştıkları her türlü post platforma göre değişkenlik gösteriyor. Yapılan araştırmalara göre cinsiyet ve yaş gruplarına göre de iş daha da derinleşiyor ve değişiyor. İşin ilginç tarafı her platforma farklı şekilde ‘uyumlanmadığımızı’ ve her yerde kendimiz gibi davrandığımızı zannediyor olmamız. Bilinç dışımız bizi ilgili platforma göre hareket etmeye yönlendiriyor ancak biz bu durumun farkında bile değiliz ve her yerde aynı profili çizdiğimizi düşünüyoruz.
Araştırmalara göre Facebook’ ta kişiler hem kendi paylaşımları hem de başkalarının paylaşımlarına verdikleri tepkiler ile ‘dışa dönük ve sağduyulu’ imajı çizmek isterken Twitter’ da ise dışa dönük olmanın yanında ‘duygusal olarak tutarlı’ bir profil yaratmak ve korumak istiyorlar. LinkedIn ve Twitter daha çok profesyonel anlamda kendimizi göstermek istediğimiz bir alanı temsil ederken Facebook ve İnstagram, takipçilerimizin arasında aile ve arkadaş çevremizin yoğunlukta olması sebebiyle, günlük paylaşımları ve zevklerimizi daha çok göstermek istediğimiz ve başkalarına yaşam tarzımızla ilham vermek istediğimiz bir alanı oluşturuyor. 100.000’ den fazla sosyal medya kullanıcısı ile yapılan araştırmanın sonuçlarına göre bu platformlarda kullandığımız kelimelerden, profil fotoğrafına (gülümseyen ya da ciddi, güneş gözlüklü ya da gözlüksüz, tek başına ya da aile veya arkadaşlarla) kadar her tercihimiz değişkenlik gösteriyor!
Psikoloji biliminin önemli isimlerinden psikolog ve filozof William James, kişilerin içinde bulunduğu durum kadar karakteri olduğunu söyler. İş ortamındaki karakter özelliklerimiz aile ortamından, hatta bir arkadaşımızın yanındaki davranışımız bir diğeri ile birlikteyken sergilediğimiz davranışlarımızdan farklı olabiliyorken sanal bir ortamda duruma göre davranıyor olmamız ve her bir sosyal medya platformunda farklı profil çizmemiz son derece olağan. Sonuçta her platformun kendine özgü bir kültürü var ve bizim bu kültürlerin özelliklerine göre farklılık gösteren dijital kimliğimiz, özünde aynı kişinin farklı özelliklerinin parçalarından oluşuyor. Ancak bu noktada doğru sentezi yapıp, kendimizin tutarlı bir resmini oluşturmamız önemli. Giderek her şeyin internete bağlandığı dijitalleşen dünyada bir işe girerken ya da yeni bir kişiyle tanıştığımızda kendimizi yüz yüze iletişim kurarak tanıtmamıza fırsat kalmadan karşı tarafın dijital kimliğimizi inceleyerek hakkımızda bilgi topladığını ve gözünde bize dair bir imaj oluşturduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız.
Hızlı ve yoğun dünyamızda yepyeni bir sorumluluğumuz daha var artık! Kullandığımız sosyal medya platformu kadar kimliğimiz olduğunun farkına varmak ve buralarda sergilediğimiz profillerimizi ortak noktalarda buluşturarak tutarlı bir bütün yaratmak. Özellikle sosyal medya fenomeni olmuş ya da pazarlama dünyasında ‘ influencer’ olarak anılan, takipçilerine her hangi bir ürünü ya da deneyimi kullanmaları için ilham veren kişilerin tutarlı olma konusunda çok daha fazla mesai harcaması gerektiğini söylemeliyiz.